6 Ocak 2011 Perşembe

İş Dünyası Perspektifinde Ticaretin Değişen Yapısı ve Türkiye Örneği

1980‘li yıllardan  itibaren  ülkeler arası  etkileşimin  artmasıyla  tüm dünyada  yavaş  yavaş  sınırlar  cazibesini  yitirmiştir. Zaten  o  yıllar  ve  sonrasında  ülkeler  birbirlerine  entegre olabilme  yarışı  içine  girmişti. Hızlı  etkileşim  ve  iletişim  beraberinde  teknolojinin ve  yeniliğin  gelişmesine  bir  anlamda  imkan oluşturmuştu.

Teknolojik  ilerlemeler, gelişmeler  ve  yenilikler  20.yy için  ticaretin  ve  sermayenin  alt  yapısını  oluşturmuş  olsa da daha  sonraki süreçte  özelliklede 21.yy başlangıcıyla  rekabetin  önemli  unsuru haline  gelmiştir.

Özellikle  2000 ‘li yıllara  kadar gelişmiş  ülkelere  baktığımızda  emek-yoğun  üretim  süreçlerini  ellerinde tuttuklarını  ve  bunu da  rekabet  unsuru olarak lanse  ettiklerini görmekteydik.

Dünyada  sınırların kalkmasıyla, teknolojik  ilerlemenin  hızlanmasıyla  gelişmiş  ülkeler, emek-yoğun üretim  süreçlerini  yavaş  yavaş  gelişmekte  olan  ülkelere  devrederek  daha  çok  fason  üretimi  tercih edip teknoloji-yoğun  süreçlere  kaymışlardır.

Bu  nedenle, gelişmiş  ülkeler  AR-GE  çalışmalarına  ciddi  yatırımlar  yaparak  şimdilerde  olduğu  gibi  gelecekte de rekabetçi  avantajları  ellerinde  tutmaya  devam  edeceklerdir.

Bugün  Hindistan, Çin, Brezilya  gibi  ülkeler AR-GE  ve  teknolojik  yeniliklerle  mevcut üretim  tekniklerini  değiştirmeye  çalışmaktadırlar.

Bu  noktada  Türkiye ‘nin  2023  yılında  dünyanın ilk  on  ekonomisinden  biri  olma  vizyonunu  düşünürken  AR-GE  yatırımları  ya da  teknolojik  ilerleme  ve  yenilikler  noktasında  ki  çalışmalarına  hassasiyet  göstererek  bakmamız  gerekmektedir.

Mesela, mobil  iletişim  ağlarının  alt  yapısında  Avrupa ve Asya nın lideri  konumuna  yükselmişse  diğer  teknoloji  yoğun  çalışmalarda da  aynı  konuma  ivedilikle  gelmelidir.

Bu  nedenle  teknolojik  ilerleme  ve  yatırımlar  ülke  ekonomisinin  geleceği  noktasında  belirleyici  olacaktır.

Her  ne kadar  Türkiye’nin dünya  ticaretindeki  payı  üretim  kapasitesiyle  birlikte  artmış  olsa da  katma  değeri  düşük  olan  emek-yoğun üretim  gerçekleştirildiği  için  ekonomide  gelir dağılımı  gibi  diğer  parametrelerde  olumlu  anlamda  ciddi  bir  değişiklik  olmamıştır. Bu nedenle, Türkiye  yerli  katma  değeri  yüksek  üretim  düzeyine  geçmelidir.

Aksi  durumda; Gelişmiş  ülkelerin  Türkiye  için  belirlemiş  olduğu  bir  rol  mü  var ?  ya da  Türkiye  ismini  sadece  emek-yoğun alan da  mı duyuracaktır ?  gibi  soruları  sormamız  gerekecektir.

Unutmayalım ki,  ekonomik  dengeler, sanayi,teknolojik yatırımlar  birbirlerini  destekleyen  unsurlardır.

Bu  nedenle;  teknoloji-yoğun çalışmalarla,  yerli  katma  değeri  yüksek  ürünlerle  ekonominin  hassas  dengelerini  oluşturmalı  ve  böylece  gelecek  projeksiyonuna da  güçlü bir şekilde yansıtmalıyız.



Sevgiyle,

Bekir  YILDIRIM
     05.01.11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder