1980‘li yıllardan itibaren ülkeler arası etkileşimin artmasıyla tüm dünyada yavaş yavaş sınırlar cazibesini yitirmiştir. Zaten o yıllar ve sonrasında ülkeler birbirlerine entegre olabilme yarışı içine girmişti. Hızlı etkileşim ve iletişim beraberinde teknolojinin ve yeniliğin gelişmesine bir anlamda imkan oluşturmuştu.
Teknolojik ilerlemeler, gelişmeler ve yenilikler 20.yy için ticaretin ve sermayenin alt yapısını oluşturmuş olsa da daha sonraki süreçte özelliklede 21.yy başlangıcıyla rekabetin önemli unsuru haline gelmiştir.
Özellikle 2000 ‘li yıllara kadar gelişmiş ülkelere baktığımızda emek-yoğun üretim süreçlerini ellerinde tuttuklarını ve bunu da rekabet unsuru olarak lanse ettiklerini görmekteydik.
Dünyada sınırların kalkmasıyla, teknolojik ilerlemenin hızlanmasıyla gelişmiş ülkeler, emek-yoğun üretim süreçlerini yavaş yavaş gelişmekte olan ülkelere devrederek daha çok fason üretimi tercih edip teknoloji-yoğun süreçlere kaymışlardır.
Bu nedenle, gelişmiş ülkeler AR-GE çalışmalarına ciddi yatırımlar yaparak şimdilerde olduğu gibi gelecekte de rekabetçi avantajları ellerinde tutmaya devam edeceklerdir.
Bugün Hindistan, Çin, Brezilya gibi ülkeler AR-GE ve teknolojik yeniliklerle mevcut üretim tekniklerini değiştirmeye çalışmaktadırlar.
Bu noktada Türkiye ‘nin 2023 yılında dünyanın ilk on ekonomisinden biri olma vizyonunu düşünürken AR-GE yatırımları ya da teknolojik ilerleme ve yenilikler noktasında ki çalışmalarına hassasiyet göstererek bakmamız gerekmektedir.
Mesela, mobil iletişim ağlarının alt yapısında Avrupa ve Asya nın lideri konumuna yükselmişse diğer teknoloji yoğun çalışmalarda da aynı konuma ivedilikle gelmelidir.
Bu nedenle teknolojik ilerleme ve yatırımlar ülke ekonomisinin geleceği noktasında belirleyici olacaktır.
Her ne kadar Türkiye’nin dünya ticaretindeki payı üretim kapasitesiyle birlikte artmış olsa da katma değeri düşük olan emek-yoğun üretim gerçekleştirildiği için ekonomide gelir dağılımı gibi diğer parametrelerde olumlu anlamda ciddi bir değişiklik olmamıştır. Bu nedenle, Türkiye yerli katma değeri yüksek üretim düzeyine geçmelidir.
Aksi durumda; Gelişmiş ülkelerin Türkiye için belirlemiş olduğu bir rol mü var ? ya da Türkiye ismini sadece emek-yoğun alan da mı duyuracaktır ? gibi soruları sormamız gerekecektir.
Unutmayalım ki, ekonomik dengeler, sanayi,teknolojik yatırımlar birbirlerini destekleyen unsurlardır.
Bu nedenle; teknoloji-yoğun çalışmalarla, yerli katma değeri yüksek ürünlerle ekonominin hassas dengelerini oluşturmalı ve böylece gelecek projeksiyonuna da güçlü bir şekilde yansıtmalıyız.
Sevgiyle,
Bekir YILDIRIM
05.01.11
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder