18 Aralık 2011 Pazar

Bir Sorumluluk ve Vicdan Muhasebesi

Bu  yazıyı  kaleme  alırken   düşündüğüm tek  şey  birazcık  büyüklerin dikkatini  bu yöne çekebilmektir. Uzunca bir  zamandır içime dert  olan bir konudur 12- 18 yaş grubunun hali hazırdaki durumları.

Malumdur 21. yy ile birlikte  hayatın her safhasında müthiş bir değişimi ve dönüşümü  hepimiz  yaşıyoruz. Dünyada cereyan eden her şey adeta vites yükseltmişçesine alabildiğine hızlı bir durum arz ediyor. Bu gün öğrendiklerimizin yarın aynı kalabilme durumu muamma. Doğal olarak   bu  hızlılık   toplumun değer  yargılarını, bireylerin de bakış  açılarını çok  ciddi olarak  etkiliyor. Bu sebeple kuşak farkı dediğimiz  olgu  daha da derinlikli bir hal alıyor.

Mesela, büyüklerimizin  bizlere  hitaben ‘’bizim zamanımızda böylemiydi, ah  şimdikiler’’ dediğini, eminim duymayanımız, yaşamayanımız yoktur ancak  bırakın  şimdi  büyüklerimizi  biz  neredeyse  kendi  yaş  gruplarımızda bunu  söyler  duruma  geldik.
Hiç  şüphesiz tüm bu olanlar için  teknolojik değişim ve dönüşümlerin   en önemli  özelliklerden bir tanesi olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Özellikle de internet.

Gün  içinde veya fırsat bulduğumuzda internete  girmeyenimiz  neredeyse yok denecek kadar azdır  aksine  büyük bir  çoğunluk  vaktinin  belli  kısımlarını  internet de  vakit  geçirmek  için ayırıyor bu  durum da yaş  oranının  ivmesiyle  internet  kullanımı  arasında  ters  orantılıdır. 
İşte tam da bu noktada gelişim periyodu içinde olan, hayata yeni yeni hazırlanan ergen dönemindeki kardeşlerimiz  interneti, internette vakit geçirmeyi her şeyin üstünde  gören bir anlayışa  sahiptir desek yeridir. Anne-Babadan, okuldan, dersten ve hatta kendi arkadaşlarından.
Peki  sizce de böyle  bir  düşünce  şekli  normal midir?  Veya  ‘’Ne olacak canım çocuklar işte  oynasınlar’’ demek ne  derece  doğrudur?

Hayır  efendim  bu  söylem  tamamen  bir vurdum duymazlıktır. Ufuklarının  gelişeceği, kişiliklerinin  oturacağı  bir  dönemde  çocukları  kendi  başlarına bırakmak  kadar  sorumsuzca  bir  şey  olamaz  ve olmamalıdır. Çok değil daha geçenlerde  19  yaşındaki  bir  kardeşimizin  inşaatın  sekizinci  katından  atlamasına hepimiz  şahit  olmuşuzdur. Ne diyordu ‘’Yalnızlıktan  ve  ilgisizlikten sıkıldım’’ evet  aynen  bunu  söylüyordu  hem de 19  yaşında.

Bu  meyanda hepimize  düşen  bir  görevdir,  kardeşlerimizin  dünyasını  iyi  algılamak gerekiyor. Onların  hayata bakışıyla  paralel,  geliştirici  ufukların açılması için  elimizden geleni yapmalıyız. Aksi  durumda  ‘’Sosyalleşiyorum’’ mesajı  altında  asosyal  bir  neslin yetiştiğini  çok  sonra  öğreneceğiz.

Daha da  ilginç  olan  bir  şeyi  sizlerle  paylaşmam gerektiği  kanaatindeyim;  sosyal medya  araçlarından   twitter  ya da  facebook ‘dan birine sahibizdir. Küçük  yaştaki kardeşlerimiz de  aynı şekilde. Ancak ilginç olan tarafı  çok küçük yaşlarda  müthiş  bir arkadaş  kitlesine  hakim olmaları  veya  kendi aralarında  birbirlerine  ‘’durumumu beğenir misin’’ ,  ‘’yorum yapar mısın’’  , ‘’ yorum yaparsan paylaşım yapacağın ilk üç iletiyi beğeneceğim’’ ,  ‘’duvarıma güzel birşeyler yazarsan duvarındayım’’ gibi  şeylerin hiç de  normal  olmadığı kanaatindeyim. Bence bu tablonun  ciddi  psikolojik analizlerinin yapılması  gerekiyor. Düşünsenize  çocuklar  kişiliklerini  ispat etmek için  -kendilerini önemli  göstermek için-  böyle bir  reflekse bürünüyor. Diğer taraftan  takipçilerinin  fazla  olması  gerektiği, resim paylaşma çılgınlıkları,  seviyesiz  üsluplarını  söylemiyorum bile.

Bu sebeple, bu  tablonun vahametini  sizlerle  paylaşma gereği  hissettim. Gelin  ortak  değerlerimizin  daha da yok olmasına  izin vermeden,  ‘’yarınların teminatçısı gençlerdir’’ düşüncesine biraz daha  vicdan  muhasebesiyle yaklaşarak bu dertlerle  dertlenelim. Müreffeh  yarınlara   ulaşmak  için  kendimize, kardeşlerimize ve değerlerimize sahip olalım. Aksi  durumda gençlik topyekun olarak ‘’popülist’’ ve  ‘’popçu’’ bir  nesil  olarak  yitişecek, yetişiyor.

 ‘’Hedefiniz 1 yıl içinse prinç ekin, 10 yıl içinse ağaç dikin, 50 yıl içinse insanları eğitin.’’

Sevgiler,

Bekir YILDIRIM
17.12.2011

19 Ekim 2011 Çarşamba

İç Sesleniş - 19 Ekim 2011



Kelimeler dahi mana ifade etmez oldu. Kutsi saydığımız bir çok şey artık dilimize pelesenk hale geldi. Yıllar yılı oldu var olan bir problemi çözemedik, çözemiyoruz.

 Geçmişe doğru gidiyorum süreç hep aynı değişen sadece ismler ve yüzler. Ne anlıyoruz bundan? Bu sorundan ders çıkartabilecek kadar bir tarihimiz mi olmadı? yoksa hep birbirimizi mi kandırıyoruz, oyalıyoruz.

Sonuç olarak Diyarbakır'da, Tokat'da, Adana'da, Manisa'da, İzmir'de yada Ağrı'da ana-baba ocaklarında feryatlar göklere ulaşsın, babalar göz yaşlarını içlerine akıtsın herkes kendi öz dilinde oğlum, evladım desin bir ömür içlerinde acıyı hissetsinler bizlerde biraz sövelim, azıcık üzülelim sonrada 30 yıldır olduğu gibi sadece anlık tepkilerimizle kalalım.

Dile kolay değil mi arkadaşlar ben 23 yaşındayım ve yaşımdan büyük çözüm üretilememiş bir sorun duruyor karşımda ve içim gerçekten acıyor. Düşünüyorum da bugüne kadar siyasi hayatlarını riske edip, belli odakların tepkisini,hışımını göze alan , irade beyan eden ve dik duran gayretli bir kaç insan çıkmış olsa bu sorun çözülemez miydi? nesyse ...

Şimdi öyle yalancıkdan değil samimi olarak ilk önce biz sonrada STKlar, medya, üniversiteler, aydınlar taşın altına elini koymalı iradelerini beyan etmelidir. Ve son noktada da ''samimi olarak'' Başta BDP ve AK parti sonrada CHP ve MHP tüm siyasi ihtiraslarını bırakıp çözüm için, ''çok sevdikleri'' ülkeleri, halkarı için irade beyan etmelidir. Cennet dediğimiz bu topraklarda artık bir tek vatandaşımız bile can vermesin...

El hasılı ateş düştüğü yeri yakıyor şehitlerimize allahtan rahmet diliyor ülkemizin başı sağolsun diyorum.


Bekir YILDIRIM

1 Nisan 2011 Cuma

Uluslar arası Gençlik Şurası 2011 ‘’Genç Bakanlar’’


Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ...


Uluslar arası Gençlik Şurası 2011 ‘’Genç Bakanlar’’ konsepti ile İBB Gençlik Meclisi güzel bir organizasyona imza attı. Dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden üç bin küsur gencin başvurduğu organizasyona otuz yaş altı 550 kişi katılabildi. Dört gün süren etkinlik boyunca katılımcılar Türkiye Cumhuriyetinin temsili birer millet vekili olarak ülke sorunlarına çözüm getirmek, vizyon belirlemek üzere bağlı oldukları bakanlıklarda bakanlığa ilişkin konular üzerinde çeşitli istişarelerde bulundu.

Öncelikle, Türkiye’nin 2023 vizyonu ile alakalı parlamentoyu da temsilen 550 genç bir aradaydık. 2023 Türkiye’sinin temsili bakanlıklarını oluşturduk. Bakanlıklara bağlı genel müdürlükleri de oluşturarak dört gün süresince Türkiye’nin genç bakanları, millet vekilleri ve genç genel müdürleri olduk.

Her bakanlık bağlı kuruluşlarıyla 2023’ü vizyon belirleyerek güçlü, dinamik, başat bir Türkiye hayalinin gerçekleşmesine katkı sunacak öngörülerde bulundu.

Sadece yarının entelektüelleri veya liderleri olarak değil bugünün de çözüm ortakları olarak farklı fikirleri ortaya koyup ortak bir akıl oluşturma gayretini gösterdik.

Türkiye’nin temel değerlerlerini tartıştık. Eksik gördüğümüz taraflara çözümler getirerek eleştirdik ve kararlar aldık. Gençlerin de bu ülke için bir değer olduğunu örnekledik. Güzel, bilinçli gençliğin yetişmesine öncü olacak çıkarımları ortaya koyduk. Çeşitli bir çok konuda - terör, kadın hakları, çocuk istismarı, özgürlük, eğitim vs. - workshop çalışmaları yaparak çözümün parçaları olamaya çalıştık.

En güzeli de çok uç fikirleri olan bireylerin bile özgürce düşüncelerini paylaşabildiği bir ortamı soluduk. Empati ile, anlayış ile her şeyin bir çözümü olduğunu bulmaya çalıştık.

Mesela, şahsım olarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcı Cemil Çiçek’i temsilen Genç Bakanımız Talha ÖZGÜR ’ün moderatörlüğünde Başkanlık Sisteminin artılarını ve eksilerini, Kıbrıs meselesini, TODAİE ‘nin yapısını, Seçim barajı gibi konulara her yönüyle yaklaşarak bir rapor oluşturduk.

Ayıca temsili bakanlıklarımıza mevcut bazı bakanlarımız ve müsteşarlarımız katılım sağlayarak karşılıklı fikir alış verişinde bulunduk . Bu açıdan ‘’Genç Bakanlar’’ organizasyonuna mevcut bakanlıkların yaklaşımlarını da görmüş olduk.

Her yönüyle biz gençler için büyük deneyim ve fırsat olan ‘’Uluslar arası Gençlik Şurası 2011’’ organizasyonu, ümit ediyorum ki güzel sonuçlara vesile olacaktır. Belki de şuan için en güzel sonucu farklı bir çok kişiyle tanışmış olmamızdır.

Hayat amacı olan,hedefleri belli, vizyoner , kendini geliştiren donanımlı bir çok kişi ile dostluk kurmanın paha biçilemez duygusunu bizlere yaşatan İstanbul Büyükşehir Belediyesine, İBB Gençlik Meclisine, değerli başkanları Muzaffer Demir’e, organizasyon komite başkanı Cumhur İlter’e ve emeği geçen herkese büyük teşekkürler.



Sevgiler,



Bekir YILDIRIM
http://twitter.com/#!/bkryldrm

31 Mart 2011 Perşembe

Gençlik Bağlamında Adana Siyasetinin Sorunları ve Çözüm önerileri

Adana’nın genel görünümüne, toplumsal yapısına, ekonomisine, kurumlar arası  iletişimine, bir  ve bütün  olma  ruhuna  baktığımızda açıkça söylersek her alanda müthiş  bir  çarpıklığın  olduğunu görürüz. Bunun yanında Adana’nın önder insan dediğimiz  topluma  yön verebilecek , vizyon belirleyebilecek  lider  ruhlu bireylerinin de pek fazla olmadığını söylemiş olursak  yanılmış olduğumuz  söylenemez.
Bu sebeplerle, böyle bir tabloyu tahayyül ettiğimizde Adana’da yetişen neslin nasıl yetiştiği hakkında bir fikri  olan var mı?
Adana’nın sorunlu olan toplumsal  dinamikleriyle, gerileyen ekonomisiyle, kurumlar arası iletişimsizliğiyle memleketine hizmet etmek isteyen gençliğinin hayal  dünyasında nasıl bir yıkıntı  olduğunu tahmin eden var mı?
Ya da  üniversiteyi  kazanıp da başka şehirlere okumaya giden öğrencilerin  memleketlerinin  başkalarının gözünden her defasında kötü olarak  lanse  edildiğini  görmesi  acaba  öğrencilerin memleketlerine aidiyetlerini ne ölçüde  etkiler?  veya Gelecek planlarını öğrenciler, hangi ölçüde Adana ile paralel kılar?
Bugün  şirketlere, STK’lara ve  yeni yeni siyasetin belli odaklarına  baktığımızda gençlere verilen önem her geçen gün artarak devam ediyor. Mesela, millet vekili olabilme yaşı 25’e indirildi. Eminim önümüzdeki süreçte 18 yaşına kadar indirilecektir.
Bu vesileyle Adana karar vericilerinin bir an önce geçmiş alışkanlıklarından vazgeçerek gençler için yeni kanallar açması gerekmektedir. Özellikle Adana gençliğinin vizyoner yetişmesi için karar vericilerin vazife şuuruna sahip olmaları gerekmektedir.
Sorunlu gençlik yapısından, kurumlar arası iletişimsizliğe kadar bir çok alanda kaynaştırma, düzeltme yoluna ivedilikle gidilmelidir. Umutsuz vaka haline gelen Adana ekonomisinin işler hale getirilmesi için ciddi gayret gösterilmelidir.Çünkü Türkiye’nin en büyük şehirlerinden biri olan Adana’ya işsizlik sıralamasında birincilik hiçbir şekilde yakışmamaktadır.Özellikle de her yıl 800.000 kişinin iş yaşamına katıldığını düşündüğümüzde Adanalılar için hiç özgüvenli bir tablo ortaya çıkmamaktadır.
Bu mahiyet de 12 Haziran seçimleri için aday adayı listelerine  göz gezdirdiğimde kendime sadece bir soru sordum: ‘’Acaba gençliğe önem verecek, gençliğin sorunlarıyla kim dertlenebilecek, kimler Adana gençliğinin nabzını tutarak belli hedeflere ulaşmasına yardımcı olabilecek ‘’ diye düşündüğümde bir isim ciddi olarak gözüme ilişti: Sunay KARAMIK.
Evet, Sunay KARAMIK’ın şahsım olarak Adana için bir şans olduğunu düşünüyorum.Çünkü yukarıda belirttiğim durumları kolaylıkla içselleştirmiş ve gençliği de  kendine yol arkadaşı yapmış biri olan Sn.KARAMIK, Adana’nın müthiş çarpıklığına meclis çatısı altında bir umut olacağını düşünüyorum.
Türkiye’nin hemen hemen her üniversitesini gezmiş  öğrencilerle, toplumun genciyle içli dışlı olmuş, vermiş olduğu seminer ve eğitimlerle gençliğe model olmuş Sn.KARAMIK’ın belki de en önemli özelliği gençler gibi bakabilmesi, onların gözünden analiz yapabilmesidir.
Lider-Girişimci ruhu olan, yönetim danışmanlığı yapan, kariyer koçu Sn.Sunay KARAMIK’ı AK Partinin önemle düşünmesi gerekmektedir. Ayrıca KARAMIK gençlerin yanında kadın çalışmalarında da ciddi projelerin hayata geçirilmesinde öncü olmuştur.
Bu bağlamda Adana’da olumlu gelişmelerin yaşanmasını umut ediyor 12 Haziran genel seçimlerinin bu olumsuz tabloyu ortadan kaldıracak yeni vizyonerleri ortaya çıkarmasını ümit ediyorum.

Sevgiler,

Bekir YILDIRIM
http://twitter.com/#!/bkryldrm

6 Ocak 2011 Perşembe

İş Dünyası Perspektifinde Ticaretin Değişen Yapısı ve Türkiye Örneği

1980‘li yıllardan  itibaren  ülkeler arası  etkileşimin  artmasıyla  tüm dünyada  yavaş  yavaş  sınırlar  cazibesini  yitirmiştir. Zaten  o  yıllar  ve  sonrasında  ülkeler  birbirlerine  entegre olabilme  yarışı  içine  girmişti. Hızlı  etkileşim  ve  iletişim  beraberinde  teknolojinin ve  yeniliğin  gelişmesine  bir  anlamda  imkan oluşturmuştu.

Teknolojik  ilerlemeler, gelişmeler  ve  yenilikler  20.yy için  ticaretin  ve  sermayenin  alt  yapısını  oluşturmuş  olsa da daha  sonraki süreçte  özelliklede 21.yy başlangıcıyla  rekabetin  önemli  unsuru haline  gelmiştir.

Özellikle  2000 ‘li yıllara  kadar gelişmiş  ülkelere  baktığımızda  emek-yoğun  üretim  süreçlerini  ellerinde tuttuklarını  ve  bunu da  rekabet  unsuru olarak lanse  ettiklerini görmekteydik.

Dünyada  sınırların kalkmasıyla, teknolojik  ilerlemenin  hızlanmasıyla  gelişmiş  ülkeler, emek-yoğun üretim  süreçlerini  yavaş  yavaş  gelişmekte  olan  ülkelere  devrederek  daha  çok  fason  üretimi  tercih edip teknoloji-yoğun  süreçlere  kaymışlardır.

Bu  nedenle, gelişmiş  ülkeler  AR-GE  çalışmalarına  ciddi  yatırımlar  yaparak  şimdilerde  olduğu  gibi  gelecekte de rekabetçi  avantajları  ellerinde  tutmaya  devam  edeceklerdir.

Bugün  Hindistan, Çin, Brezilya  gibi  ülkeler AR-GE  ve  teknolojik  yeniliklerle  mevcut üretim  tekniklerini  değiştirmeye  çalışmaktadırlar.

Bu  noktada  Türkiye ‘nin  2023  yılında  dünyanın ilk  on  ekonomisinden  biri  olma  vizyonunu  düşünürken  AR-GE  yatırımları  ya da  teknolojik  ilerleme  ve  yenilikler  noktasında  ki  çalışmalarına  hassasiyet  göstererek  bakmamız  gerekmektedir.

Mesela, mobil  iletişim  ağlarının  alt  yapısında  Avrupa ve Asya nın lideri  konumuna  yükselmişse  diğer  teknoloji  yoğun  çalışmalarda da  aynı  konuma  ivedilikle  gelmelidir.

Bu  nedenle  teknolojik  ilerleme  ve  yatırımlar  ülke  ekonomisinin  geleceği  noktasında  belirleyici  olacaktır.

Her  ne kadar  Türkiye’nin dünya  ticaretindeki  payı  üretim  kapasitesiyle  birlikte  artmış  olsa da  katma  değeri  düşük  olan  emek-yoğun üretim  gerçekleştirildiği  için  ekonomide  gelir dağılımı  gibi  diğer  parametrelerde  olumlu  anlamda  ciddi  bir  değişiklik  olmamıştır. Bu nedenle, Türkiye  yerli  katma  değeri  yüksek  üretim  düzeyine  geçmelidir.

Aksi  durumda; Gelişmiş  ülkelerin  Türkiye  için  belirlemiş  olduğu  bir  rol  mü  var ?  ya da  Türkiye  ismini  sadece  emek-yoğun alan da  mı duyuracaktır ?  gibi  soruları  sormamız  gerekecektir.

Unutmayalım ki,  ekonomik  dengeler, sanayi,teknolojik yatırımlar  birbirlerini  destekleyen  unsurlardır.

Bu  nedenle;  teknoloji-yoğun çalışmalarla,  yerli  katma  değeri  yüksek  ürünlerle  ekonominin  hassas  dengelerini  oluşturmalı  ve  böylece  gelecek  projeksiyonuna da  güçlü bir şekilde yansıtmalıyız.



Sevgiyle,

Bekir  YILDIRIM
     05.01.11