Bu yazıyı kaleme alırken düşündüğüm tek şey birazcık büyüklerin dikkatini bu yöne çekebilmektir. Uzunca bir zamandır içime dert olan bir konudur 12- 18 yaş grubunun hali hazırdaki durumları.
Malumdur 21. yy ile birlikte hayatın her safhasında müthiş bir değişimi ve dönüşümü hepimiz yaşıyoruz. Dünyada cereyan eden her şey adeta vites yükseltmişçesine alabildiğine hızlı bir durum arz ediyor. Bu gün öğrendiklerimizin yarın aynı kalabilme durumu muamma. Doğal olarak bu hızlılık toplumun değer yargılarını, bireylerin de bakış açılarını çok ciddi olarak etkiliyor. Bu sebeple kuşak farkı dediğimiz olgu daha da derinlikli bir hal alıyor.
Peki sizce de böyle bir düşünce şekli normal midir? Veya ‘’Ne olacak canım çocuklar işte oynasınlar’’ demek ne derece doğrudur?
Hayır efendim bu söylem tamamen bir vurdum duymazlıktır. Ufuklarının gelişeceği, kişiliklerinin oturacağı bir dönemde çocukları kendi başlarına bırakmak kadar sorumsuzca bir şey olamaz ve olmamalıdır. Çok değil daha geçenlerde 19 yaşındaki bir kardeşimizin inşaatın sekizinci katından atlamasına hepimiz şahit olmuşuzdur. Ne diyordu ‘’Yalnızlıktan ve ilgisizlikten sıkıldım’’ evet aynen bunu söylüyordu hem de 19 yaşında.
Bu meyanda hepimize düşen bir görevdir, kardeşlerimizin dünyasını iyi algılamak gerekiyor. Onların hayata bakışıyla paralel, geliştirici ufukların açılması için elimizden geleni yapmalıyız. Aksi durumda ‘’Sosyalleşiyorum’’ mesajı altında asosyal bir neslin yetiştiğini çok sonra öğreneceğiz.
Daha da ilginç olan bir şeyi sizlerle paylaşmam gerektiği kanaatindeyim; sosyal medya araçlarından twitter ya da facebook ‘dan birine sahibizdir. Küçük yaştaki kardeşlerimiz de aynı şekilde. Ancak ilginç olan tarafı çok küçük yaşlarda müthiş bir arkadaş kitlesine hakim olmaları veya kendi aralarında birbirlerine ‘’durumumu beğenir misin’’ , ‘’yorum yapar mısın’’ , ‘’ yorum yaparsan paylaşım yapacağın ilk üç iletiyi beğeneceğim’’ , ‘’duvarıma güzel birşeyler yazarsan duvarındayım’’ gibi şeylerin hiç de normal olmadığı kanaatindeyim. Bence bu tablonun ciddi psikolojik analizlerinin yapılması gerekiyor. Düşünsenize çocuklar kişiliklerini ispat etmek için -kendilerini önemli göstermek için- böyle bir reflekse bürünüyor. Diğer taraftan takipçilerinin fazla olması gerektiği, resim paylaşma çılgınlıkları, seviyesiz üsluplarını söylemiyorum bile.
Bu sebeple, bu tablonun vahametini sizlerle paylaşma gereği hissettim. Gelin ortak değerlerimizin daha da yok olmasına izin vermeden, ‘’yarınların teminatçısı gençlerdir’’ düşüncesine biraz daha vicdan muhasebesiyle yaklaşarak bu dertlerle dertlenelim. Müreffeh yarınlara ulaşmak için kendimize, kardeşlerimize ve değerlerimize sahip olalım. Aksi durumda gençlik topyekun olarak ‘’popülist’’ ve ‘’popçu’’ bir nesil olarak yitişecek, yetişiyor.
‘’Hedefiniz 1 yıl içinse prinç ekin, 10 yıl içinse ağaç dikin, 50 yıl içinse insanları eğitin.’’
Malumdur 21. yy ile birlikte hayatın her safhasında müthiş bir değişimi ve dönüşümü hepimiz yaşıyoruz. Dünyada cereyan eden her şey adeta vites yükseltmişçesine alabildiğine hızlı bir durum arz ediyor. Bu gün öğrendiklerimizin yarın aynı kalabilme durumu muamma. Doğal olarak bu hızlılık toplumun değer yargılarını, bireylerin de bakış açılarını çok ciddi olarak etkiliyor. Bu sebeple kuşak farkı dediğimiz olgu daha da derinlikli bir hal alıyor.
Mesela, büyüklerimizin bizlere hitaben ‘’bizim zamanımızda böylemiydi, ah şimdikiler’’ dediğini, eminim duymayanımız, yaşamayanımız yoktur ancak bırakın şimdi büyüklerimizi biz neredeyse kendi yaş gruplarımızda bunu söyler duruma geldik.
Hiç şüphesiz tüm bu olanlar için teknolojik değişim ve dönüşümlerin en önemli özelliklerden bir tanesi olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Özellikle de internet.Gün içinde veya fırsat bulduğumuzda internete girmeyenimiz neredeyse yok denecek kadar azdır aksine büyük bir çoğunluk vaktinin belli kısımlarını internet de vakit geçirmek için ayırıyor bu durum da yaş oranının ivmesiyle internet kullanımı arasında ters orantılıdır.
İşte tam da bu noktada gelişim periyodu içinde olan, hayata yeni yeni hazırlanan ergen dönemindeki kardeşlerimiz interneti, internette vakit geçirmeyi her şeyin üstünde gören bir anlayışa sahiptir desek yeridir. Anne-Babadan, okuldan, dersten ve hatta kendi arkadaşlarından.Peki sizce de böyle bir düşünce şekli normal midir? Veya ‘’Ne olacak canım çocuklar işte oynasınlar’’ demek ne derece doğrudur?
Hayır efendim bu söylem tamamen bir vurdum duymazlıktır. Ufuklarının gelişeceği, kişiliklerinin oturacağı bir dönemde çocukları kendi başlarına bırakmak kadar sorumsuzca bir şey olamaz ve olmamalıdır. Çok değil daha geçenlerde 19 yaşındaki bir kardeşimizin inşaatın sekizinci katından atlamasına hepimiz şahit olmuşuzdur. Ne diyordu ‘’Yalnızlıktan ve ilgisizlikten sıkıldım’’ evet aynen bunu söylüyordu hem de 19 yaşında.
Bu meyanda hepimize düşen bir görevdir, kardeşlerimizin dünyasını iyi algılamak gerekiyor. Onların hayata bakışıyla paralel, geliştirici ufukların açılması için elimizden geleni yapmalıyız. Aksi durumda ‘’Sosyalleşiyorum’’ mesajı altında asosyal bir neslin yetiştiğini çok sonra öğreneceğiz.
Daha da ilginç olan bir şeyi sizlerle paylaşmam gerektiği kanaatindeyim; sosyal medya araçlarından twitter ya da facebook ‘dan birine sahibizdir. Küçük yaştaki kardeşlerimiz de aynı şekilde. Ancak ilginç olan tarafı çok küçük yaşlarda müthiş bir arkadaş kitlesine hakim olmaları veya kendi aralarında birbirlerine ‘’durumumu beğenir misin’’ , ‘’yorum yapar mısın’’ , ‘’ yorum yaparsan paylaşım yapacağın ilk üç iletiyi beğeneceğim’’ , ‘’duvarıma güzel birşeyler yazarsan duvarındayım’’ gibi şeylerin hiç de normal olmadığı kanaatindeyim. Bence bu tablonun ciddi psikolojik analizlerinin yapılması gerekiyor. Düşünsenize çocuklar kişiliklerini ispat etmek için -kendilerini önemli göstermek için- böyle bir reflekse bürünüyor. Diğer taraftan takipçilerinin fazla olması gerektiği, resim paylaşma çılgınlıkları, seviyesiz üsluplarını söylemiyorum bile.
Bu sebeple, bu tablonun vahametini sizlerle paylaşma gereği hissettim. Gelin ortak değerlerimizin daha da yok olmasına izin vermeden, ‘’yarınların teminatçısı gençlerdir’’ düşüncesine biraz daha vicdan muhasebesiyle yaklaşarak bu dertlerle dertlenelim. Müreffeh yarınlara ulaşmak için kendimize, kardeşlerimize ve değerlerimize sahip olalım. Aksi durumda gençlik topyekun olarak ‘’popülist’’ ve ‘’popçu’’ bir nesil olarak yitişecek, yetişiyor.
Sevgiler,
Bekir YILDIRIM
17.12.2011