Ölüm dediğimiz ansızın çalar kapımızı ‘’ hadi bakalım sıra senin ‘’ diyerek kişiyi bir yolculuktan diğer bir yolculuğa götürür. İlk yolculuk anne karnından dünyaya merhaba ile başlar ve toprağa girene kadar devam eder . İkinci yolculuk toprağa girdikten sonra sonu olmayan bir yolculuğun başlangıcı olur .Birinci yolculuğun artıları ya da eksileri ikinci yolculuk için belirleyici olur . Eğer ki geçmişe dönüp eyvah , off , demiyorsak rahat bir nefes alabiliriz. Çünkü sonu olmayan yani ebet olan yolculuk için gerekeni yapmışızdır demektir. Bu nedenle anlık yaşamaktan ziyade hayata vizyoner bakmak daha elzemdir.
Ölüm (mevt) dediğimiz kesinlikle bir ceza değildir . Sevkiyattır , kurtuluştur , acizlikten çaresizlikten de kurtulmaktır . Önemli olan kişinin kendisini bu duruma hazırlamasıdır. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki ‘’ her canlı ölümü tadacaktır ‘’ lakin biz insanlar dünyaya kalıcı yerimiz diye bakarız .Önümüzden terhis olanlara bakarak yinede kendimizi kandırmaya çalışırız.
Kimler toprağın altına girmedi ki ; zengini mi? Profesörü mü ? fakiri mi? Ya da peygamberi mi? Hepsi ama hepsi bu yolculuğun birer parçası oldu ve herkes musalla taşına yattı . Günü , zamanı geldiğinde akrep ve yelkovan bizi gösterdiğin de bizde gideceğiz , gireceğiz .
Öyle ki azar azar alışmalı insan ölüme . Daha çok cenazelere , kabristanlara ayağımızı alıştırmalı , düşüncelerimizi , yaşantımızı biraz da ölüme göre ayarlamalı .
Ölüm hepimiz için . Yararımız , faydamız için . Allah herkese hayırlı ömür ve hayırlı ölüm nasip etsin .
Bekir Yıldırım
29.07. 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder