Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin önem vermesi gereken kurtuluş projelerinden bir tanesidir , girişimcilik .
Ülkemiz tarihine baktığımızda girişimcilik kavramının dillendirilmesi veya girişimcilerin desteklenmesi belli dönemlerde gün yüzüne çıkmış ve 1980 yılından itibaren de giderek önemini arttırmaya devam etmiştir.
İlk defa 1923 yılının Şubat ayında İzmir iktisat kongresinde Türk ve Müslüman iş adamlarının desteklenmesinden bahsedilmiştir. Daha sonra ki süreçte özellikle , 1929 dünya ekonomik buhranıyla beraber Türkiye devletçilik modeliyle devam etmiş klasik liberal paradigma dediğimiz düşünce yapısı kırılmıştır.
1950 – 1960 Menderes hükümetleri döneminde devletçilik yapısı biraz aşılmaya çalışılmış ve kısmi liberalleşme sürecine girilen adımların atılmasıyla girişimciler biraz biraz kendini göstermeye başlamıştı . Ama yinede potansiyellerini gösterme noktasında verimli olamamışlardı . Çünkü rekabet engelinin olması , dövize bakışın olumsuz olması , içine kapanık kendi kendine yeten bir görüntünün, düşüncenin hakim olması girişimcileri ve iş adamlarını etkileyen unsurlardı .Hatta 1950’li yıllarda dönemin Cumhur Reisi ‘’adi Afrika ülkelerinin bile kabul etmediği yabancı sermayeyi biz mi ülkemize sokacağız ‘’ diye bir cümleyi rahatlıkla söyleyebilmişti .
Daha sonra ki süreçte ülkemiz tarihinin çeşitli badireleri ve bunun yanında dünya konjonktürünün dalgalanmaları , krizleri iş dünyasını dolayısıyla da girişimcileri etkileyen olumsuz unsurlar arasında yer almıştır.
Tarihi 24 Ocak 1980 kararlarıyla beraber Türkiye hızlı değişim ve dönüşüm kararları almaya başlamış Türkiye ekonomisi 1980’li yıllarda giderek felsefesini ve yapısını değiştirmiştir.İthalata dayalı ekonomi modelinden ihracata dayalı ekonomi modeline hızla geçmiş dünya sistemine kendini entegre etmeye başlamıştır. Yani şuanda da ekonomimizde var olan serbest piyasa ekonomisi uygulanmaya başlanmıştır.Doğal olarak girişimcilerimiz dış dünyaya açılan pencereyle dünya pazarıyla tanışmaya başlamıştır. Hatta o dönemler için TOBB Başkanı Sn M.Rıfat Hisarcıklıoğlu ‘’ 1980’lerde bir adam geldi bize , dünyaya açılın, satışlar yapın dedi. Biz de ne satacağız dedik . Hiçbir şeyimiz yok ne satacağız dediğimizde anlayamadık o zaman . 3 milyar dolar ihracatı 2008 de 132 milyar dolara çıkardık .Bunları müteşebbislerimiz sayesinde gerçekleştirdik . ‘’ demiştir .
Günümüz Türkiye’sine geldiğimizde eskiye nispeten okullarda,üniversitelerde,iş dünyasında girişimcilik üzerine önemli konuşmaların,desteklerin,kavramların ne kadar ihtiyaç olduğu görülmektedir.Başlı başına girişimcilik ruhunun bile ülke için önemli olduğu dillendirilmektedir.
Çünkü , ülkemizdeki var olan 3 milyon işsiz insanı düşündüğümüzde ve bunlara ek olarak her yıl 750 bin kişinin katıldığını hesap ettiğimizde girişimciliğin önemini bir kez daha göreceğizdir.
İş arayan değil , iş kuran bireyler yetiştiğinde istihdam alanları oluşacak , işsizlik azalacak , refah seviyesi yükselecek , zenginlik artacak aksi bir durum olmaya devam ettiğinde Türkiye gelişmekte olan ülkelerin kronik sorunu haline gelen yüksek enflasyon , işsizlik ve bunların yol açtığı toplumsal sorunlarla boğuşmaya devam ederek merkezi güç olma konumuna geçişini ertelemeye devam edecektir.
Sevgiler ,
Bekir YILDIRM
04.10.10