22 Mayıs 2010 Cumartesi

Sn Murat ESENLİ nin yazısı

Gençler merak ediyor!
...markasizsiniz.com...

Evet, “merak ilmin hocasıdır” derler. Üniversiteli arkadaşlar da gerçekten meraklı ve biraz da kaygılılar tabi ki. Kişisel markalaşmayı, liderliği, koçluğu, iş hayatını, özel hayatta nasıl huzurlu olacaklarını v.s. birçok şeyi merak ediyorlar. Konferans verme konusunda her ne kadar çok tecrübem olmasa da geçen haftalarda iki üniversitede arkadaşlarla bilgi paylaşımında bulundum. Davet edenler de girişimcilik, halkla ilişkiler gibi öğrenci kulüplerindeki aksiyoner arkadaşlar. Azimlerine, koşturmalarına hayran kaldım.

23 Şubat günü Fatih Üniversitesi’nde idim. Zühtü Soylu arkadaşımızın daveti ve tabi ki üniversitedeki Kariyer Planlama Merkezi’nin koordinasyonu ile bu etkinlik gerçekleşti. Anfiyi dolduran meraklı öğrenci ve bazı hocalarımız dinlemeye geldiler sağ olsunlar. Hocalarımızdan biri sordu; “Murat bey bu yazıların bir gün modası geçer mi” diye? Ben de “imkansız” diye cevap verdim. İnsan var olduğu sürece bu yazdıklarımın, anlattıklarımın modası geçmeyecek. Zaten kişisel markalaşma kavramının popüler kültürün malzemesi olmadığını yazılarımda da anlatmaya çalışıyorum.

Diğer bir konferans ise Çanakkale – Biga’da idi. Otobüsle yemyeşil ovaları, bayırları seyrederek gittim. Kısa bir tatil gibi oldu. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin İktisadi ve İdari Bilimler Kampüsü Biga’da. Küçük ve şirin bir yer. Öğrenci nüfusu fazla ve bu da şehrin sosyal, ekonomik seviyesini de etkiliyor olumlu anlamda. Bekir Yıldırım arkadaşımızın daveti ile gitmiş oldum. Genç Girişimciler Topluluğu düzenledi organizasyonu. Hasan Gülbay, Emir Bozkurt ve ismini sayamayacağım birçok arkadaş görev almıştı organizasyonda. Ama bir baktım ki, bu üniversite öğrenci kulübü kaynıyor zaten. Sanırım 100’den fazla kulüp varmış. Merak ettim her üniversitede böyle mi diye. “Hayır, bu konularda en girişimci üniversite biziz” dediler. Sayın rektör ve hocalarımız da o kadar çok katkıda bulunuyorlarmış ki. Harika bir organizasyondu. Biga’ya ayak basmamdan tekrar otobüse binene kadar öyle harika bir görev paylaşımı yapmışlardı ki şaşarsınız. Onlarca genç arkadaş sürekli koşturuyorlardı çevremde. Konferans salonunda yüzlerce öğrenciyi görünce heyecanlanmadım değil yani. İki saatten fazla, soru cevap faslı da yaparak konferansı bitirdim. Çok güzel sorular geldi. Umarım faydalı olmuştur.

Hep şunu anlatmaya çalışıyorum. İster lisede olsun, ister üniversitede. Öğrenci arkadaşların bir üst müfredatları olmalı. Girişimlerde bulunmalılar, farklı alanlarda kitaplar okumalı ve kendilerini geliştirmeliler. Entelektüel bilgi seviyelerini geleceğe hazır hale getirmeliler. Ve bu konuda hocalar, danışmanlar yani onlardan daha tecrübeli ve bilgili herkes bu konularda seferber olmalı. Çünkü açlar. Çünkü onların adı talebe, yani talep edecekler. Meraklarını, kaygılarını giderecekler. Geleceğe daha bir ümitle bakacaklar. Her iki üniversitede de öğrenci arkadaşlarla birlikte yemek yedik. O kısa sürede dahi o kadar çok soru sordular ki.

Bu organizasyonları yapanlar ve zaman planları çerçevesinde katılabilenler zaten kişisel markalaşmaya adım atan gençler. Öyle dört yıllık okulu 7 yılda bitirmeyle, sadece arkadaşlarla günü gün edip eğlenmeyle bu işin olmayacağını fark ediyor gençler. Okuyorlar, staj yapıyorlar, yabancı dillerini geliştiriyorlar, etkinliklere katılıyorlar. Öylesine yan gelip yatmıyorlar yani. Bu da bana gurur veriyor. İddia ediyorum. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’ndeki kulüpler ve girişimci öğrencileri gibi sadece 10 üniversitemiz bu şekilde olsa geleceğin Türkiye’si daha umutlu olacaktır. Bakın siyasetten, kategorilerden, ekonomik rekabetten bahsetmiyoruz. İlimden, bilimden, insandan bahsediyoruz.

Son olarak bu iş sadece İstanbul ve Ankara ile olmuyor arkadaşlar. En ücra diyebileceğiniz, vatanın herhangi bir köşesinde kurulmuş bir enstitü dahi olsa oradaki öğrencilerin merakını gidermek, farklı bilgiler sunmak imkanı olanların borcu. Seferberlik sadece savaşta değildir. En büyük savaş insanın cehaletine karşı yaptığı savaş olduğuna göre demek ki bu sefer hiç bitmemeli.

Organizasyonları düzenleyen ve katılan tüm öğrenci arkadaşlara teşekkürlerimi ve sevgilerimi iletiyorum tekrar.



Saygılarımla.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Sn.Melek BAR ELMAS ın yazısı

Biga’da: Kadınlar, ekonomik özgürlükleri için tığıyla, oklavasıyla savaşıyor…

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Biga İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi 2. Ulusal Kadın Girişimcilik Günü, 17 Mart 2010’da Biga’da yapıldı. Toplantı hem içerik hem de zamanlama açısından çok manidardı. Toplantıya konuşmacı olarak ben de katıldım.


Keşan’da 2009 yılında yapılan toplantının bitişinde yanıma civa gibi bir genç gelmiş ve ‘Üniversitemize konuşmacı olarak gelir misiniz ?’ demişti. Ben de önümüzdeki günlerde çok dolu olduğumu, daha sonra gelebileceğimi söylemiştim. 5 Şubat 2010 tarihinde bu civadan bir ileti aldım, geçmiş sözümü nazikçe hatırlatıp toplantıya katılıp katılamayacağımı soruyordu. Epey bir yazışmadan sonra katılmam kesinleşti. Süreçte beni en çok etkileyen, yılmadan, yorulmadan, nazik ama ısrarcı tutumunu azimle sürdürmesi oldu. Gelecekte epey bir ismini duyacaksınız bu genç delikanlının, ben şimdiden haber vereyim: Bekir Yıldırım

Aynur Bektaş, Meliha Okur ve ben, saat tam 12 de üniversitenin kapısından içeri girdik. Gördüğümüz ilk manzara muhteşemdi. Çakı gibi, tertemiz giyinmiş, şen ama ciddi gençler gelenleri kapıda karşılıyordu. Nasıl güzellerdi anlatamam.

Bizi dertop edip dekanın odasına götürdüler. Aman tanrım oda ağzına kadar kadın doluydu, Biga ve çevresinden bir çok kadın girişimci gelmişti. Anladık ki Aynur Başkan’ı Biga’da yalnız bırakmak istemeyen TOBB Kadın Girişimciler Kurulu üyeleri toplanıp gelmişlerdi.

Hemen arkamızdan Biga Belediye Başkanı ve Ticaret Odası Başkanı’da geldi. Hızla içilen çay ve suyun ardından, kendimizi Entelektüel Etkinlik Merkezi’nde bulduk. Ben ilk defa bu kelimenin bir anfi için kullanıldığını gördüm. Dekan da beni onayladı. Ayrıca öğretim görevlileri için yaptıkları inşaat halindeki dinlenme ortamlarını da gösterdi. Ardından salon girişine Biga’lı kadın girşimcilerin kurduğu standları gezdik. El işleri, seramikler, börekler,çörekler… Güzeldi hem de çok.

İkinci şoku salona girdiğimde yaşadım. Salon ağzına kadar doluydu. Gözleri pırıl pırıl gençler merakla bizi dinlemeye gelmişlerdi.

Genellikle açılış konuşmalarını çok sıradan bulurum ve dikkatimi toplayamam. Yalnız Biga Genç Girişimciler Topluluğu Başkanı Emir Bozkurt ilgimi çekti. Söyledikleri değil duruşu ve söyleyiş biçimiydi ilginç olan. Tam bir politikacı edasıyla, özgüveni yüksek ve coşturucu konuşmasını tamamladı. Gelecekte siyasete atılmazsa büyük kayıp olur. Bir de gençler sahneye davet ederken, ‘arz ederim’ demeselerdi her şey mükemmel olacaktı. Davet’in nesi var ki ?

Açılış konuşmalarının ardından Aynur Bektaş sahneye geldiğinde elektiriklerin kesilmesi çok üzücü oldu. Gerçi ne Aynur Hanım ne de Meliha Hanım yılmadı ve karanlıkta konuşmasını sürdürdü. Kimse çıt çıkarmadı. Aksine Meliha Okur kıvrak zekasıyla ‘İşte size iş fikri, rüzgardan enerji üretmek için proje geliştirin, işinizin sahibi olun.’ diyerek, elektirik kesintisini işe dönüştürdü. Benim sıram elektirikle beraber geldi de konuşmamı yapabildim. Çünkü sunum olmadan konuşmam çok havada kalacaktı. Bunda Belediye Başkanının çabası ve katkısı büyüktü, sağolsun.

Bizim konuşmaları daha sonra da anlatırım. Esas Biga’lı kadın girişimcileri dinlemeliydiniz. Hele bir kadın var dı ki; tarladan, taş işciliğine, oradan fayans döşemeye ardından pastahane işletmeye, şimdilerde de otel işletmeye, ömrü boyunca çalışmış. Bunları yaparken de 4 tane aslan gibi evlat yetiştirmiş. ‘Şimdi 41 yaşındayım, gene yaparım, siz de yapabilirsiniz. Çalışan yorulmaz, yatan yorulur.’ diyen kadın. İşte onun konuşması tek başına bile yeterdi. 18 Mart’a bir gün kala, işte bu kadınlar bizi ekonomik özgürlüğe kavuşturacak dedim coşkuyla yanımdakilere.


Toplantı sırasında dikkatimi çeken bir diğer konu; Belediye Başkanı Mehmet Özkan’ın, Dekan Prof. Dr. Kazım Kirtiş’in ve Ticaret Odası Başkanı’nın toplantı bitinceye kadar salonu terketmemesi oldu. Genellikle protokol yazan koltuklara oturan kişiler, açılış konuşmalarının ardından salonu erkanıyla birlikte terk eder ve toplantılarda öndeki bir-iki sıra çoğunlukla boş olur. Ben bu durumu yadırgarım. En azından gelip gidecek kişiler için, önde bir sıranın boş tutulması bana acımasız gelir. Belki gözlerimin bozukluğu nedeniyle o koltuklara göz diktiğim içindir…

Anlayacağınız; genci, öğretmeni, sivil toplum gönüllüleri, ahalisi, ticaret erbabı ve yerel yönetimi Biga’da kenetlenmiş, birbirini destekliyor. Görüntü benim hayalimdeki görüntüydü. Herkes medeni, paylaşımcı ve heyacanlı, daha iyi olmanın yollarını arıyordu.

Bir kez daha gördüm ki Anadolu’nun yürekli kadınları, eşleri, çocukları komşusu ve yöneticileriyle elele, çapasını, tığını, oklavasını kapmış, ekonomik bağımsızlık mücadelesine devam ediyor. Selam olsun Anadolu’nun yürekli kadınlarına…

2. Ulusak Kadın Girişimcilik Günü Biga Toplantısı

17 Mart 2010 Çarşamba